30 Kasım 2014 Pazar

Ve İnsan Yalnız Kalmıştı

Ve insan yalnız kalmıştı.
Hüznün derinliklerinde yüzüyordu.
 Etrafındaki tüm hayvanlar ona yaklaştı ve şöyle dediler:
 'Seni bu kadar üzgün görmek istemiyoruz, ne dilersen dile, senin için gerçekleştirelim.'
İnsan dedi ki; 'Daha iyi görmek istiyorum.'
 Akbaba dedi ki; 'Görüşüm senin olsun, al.
İnsan dedi ki; 'Daha güçlü olmak istiyorum.'
 Jaguar cevapladı; 'Benim kadar güçlü olacaksın.'
 Sonra insan dedi ki; 'Yeryüzünün sırlarını öğrenmek istiyorum.'
 Yılan dedi ki; 'Hepsini sana ben göstereceğim.'
 Böylece, insan hayvanlardan aldığı bütün özelliklerle beraber gitti. Onun ardından baykuş, geride kalan hayvanlara dönerek şöyle dedi:
 'Artık insan daha çok şey biliyor ve daha çok şey yapabilir. Artık ondan korkmaya başladım.'
 Geyik şöyle cevapladı onu; 'İnsan, ne istediyse aldı. Artık üzüntüsü bitecek.
 Ancak baykuş böyle düşünmüyordu: 'İnsanda hiçbir zaman dolduramayacağı bir boşluk gördüm. Onu üzen ve devamlı istemesine sebep olan şey işte bu boşluk. O almaya devam edecek. Ta ki yeryüzü ona şöyle diyene dek: 'Artık bende sana verecek hiçbir şey kalmadı.


 "Apocalypto"




29 Kasım 2014 Cumartesi

Martin Eden- Jack London

Seni budala! Yazmak istedin ve yazmayı denedin, oysa yazacak hiçbir şeyin yoktu. Ne vardı kafanda? Bazı çocukça yaklaşımlar, olgunlaşmamış hisler, hazmedilmemiş bir sürü güzellik, kapkara bir cahillik yığını, patlayacak kadar aşkla dolmuş bir yürek, aşkın kadar büyük ve cehaletin kadar yararsız bir tutku. Yine de yazmak istedin! Oysa, yazacak bir şeyler bulmanın eşiğindesin daha. Güzellikler yaratmak istedin ama, güzelliğin doğası hakkında hiçbir şey bilmezken bu nasıl olacaktı? Yaşamın temel niteliklerini bilmezken, yaşam hakkında yazmaya kalktın. Dünya ve varoluşun düzeni hakkında yazmak istedin, oysa senin için dünya bir Çin bilmecesinden farksızdı ve bilgisizliğini kâğıda dökebilirdin ancak. Ama neşelen Martin, evladım. Yazmayı başaracaksın. Bir şeyler öğrendin, az bir şeyler; daha fazlasını öğrenme yolunun başındasın. Bir gün, şanslıysan eğer, bilinecek her şeyi öğrenmeye çok yaklaşacaksın. O zaman yazabilirsin.  




21 Ekim 2014 Salı

Franny ve Zooey

"tek bildiğim şu, aklımı kaçırıyorum," dedi franny.
"ego ego ego. bıktım usandım. kendiminkinden de, başkalarınınkinden de. bir yere varmak, farklı ve ayrıcalıklı bir şeyler yapmak, ilginç biri olmak isteyen herkesten bıktım usandım. iğrenç bir şey bu - iğrenç iğrenç. kimin ne dediği umurumda bile değil."

lane bu sözler üzerine kaşlarını kaldırdı ve, görüşünü daha iyi belirtmek için, arkasına yaslandı. "sırf rekabetten korkmadığından emin misin?" dedi önceden hesaplanmış bir sükunetle. "bu işten fazla anlamam ama, iyi bir psikanalist -yani gerçekten yetenekli biri- senin bu sözlerini muhtemelen"-

"rekabetten korktuğum falan yok. tam tersine. bunu göremiyor musun? rekabet edeceğimden korkuyorum ben -beni asıl korkutan bu. bu yüzden ayrıldım tiyatro bölümünden. beni herkesin değer yargılarını kabule korkunç bir şekilde koşullanmışım diye, alkışlardan ve insanların benim için deli divane olmasından usandım. kendimden de, bir çeşit ses getirmek isteyen herkesten de usandım.

jerome david salinger, franny ve zooey







28 Mart 2014 Cuma

Max Stirner

Dünya benim dünyamdır, gerisi yalan. Hiçbir amacım yok benim, neredeyse bir bitki kadar yalın ve yaşam doluyum. Ancak benim bir mülkiyet düşkünü oldugumu sanmayın -bunu da ısrarla söylüyorum. Her düşkünlük beni tiksindirir. Meselemi Hiç’e bıraktığım için, hiçbir tutku umurumda değil. Ben tutkuların kölesi değil, efendisiyim. Beni var eden benim, çünkü benim nedenim benim. Kimse benden sorumlu değil ve kimseden’de ben sorumlu değilim. Bununla özgür olduğumu söylemiyorum, özgürlük kölelerin bir arzu ve tutkusudur, ben özgürlüğün nesnesi olacak kadar nesneci değilim. Özgürlük benimle birlikte doğdu ama ben başkaları gibi özgür olmaya mahkum değilim. Ben özgürlükten de arındım. Ben Biricik’im.





23 Mart 2014 Pazar

İyi Olmaya Çalışmaya Bir Son Ver

Bilinçli bir insan sadece iyi bir adam değildir, çok daha fazlasıdır. İyi bir insan için iyilik her şeydir; farkında bir insan içinse iyilik sadece bir yan üründür. Kendi varlığının farkına vardığın an iyilik seni bir gölge gibi takip eder. O zaman iyi olmak için bir çabaya gereksinim yoktur; iyilik senin doğan olur. Ağaçların yeşil olması gibi sen de iyisin.

Ama "iyi adam" farkında olmak zorunda değildir. Onun iyiliği büyük bir çaba sonucudur, kötü şeylerle; yalan söylemekle, çalmakla, dürüst olmamakla, şiddetle, yalancılıkla savaşıyor. Onlar iyi adamın içindedir ama bastırılmıştır, her an yeniden püskürebilir.

İyi adam hiçbir çabaya gerek olmaksızın kötü adama dönüşebilir çünkü bu kötü niteliklerin hepsi oradadır, yalnızca harekete geçmemiş halde durmakta, büyük bir gayretle bastırılmaktadır. Şayet bu gayrete bir son verecek olursa onlar yaşamında hemen püskürmeye başlayacak. Ve iyi nitelikler sadece üretilmiştir, doğal değildir. Dürüst olmak, içten olmak, yalan söylememek için çok gayret gösterir ama o bir çabaydı, yorucuydu.

İyi adam her zaman ciddidir çünkü baskılanmış tüm kötü nitelikler onu korkutmaktadır. Ve o ciddidir çünkü içten içe iyiliği için paye edinmeyi, ödüllendirilmeyi arzular. Saygın olmak için yanıp tutuşmaktadır. Sözde azizlerin çoğunlukla sadece "iyi adamlardır."

"İyi adam"ın ötesine geçmek için sadece bir yol vardır ve bu da varlığına daha çok farkındalık getirmektir. Farkındalık üretilebilecek bir şey değildir; o zaten oradadır, sadece uyandırılması gerekir. Tamamen uyandığında yaptığın her şey iyidir ve yapmadığın her şey kötüdür.


Sadece iyi olmakla yetinme. Unutma, neyin iyi neyin kötü olduğunu düşünmek bile zorunda olmadığın bir noktaya gelmek zorundasın. Farkındalığının, bilinçliliğinin bizzat kendisi seni iyiye doğru götürüvermeli; bastırmak yok. Mahatma Gandhi'yi farkında bir adam olarak adlandırmazdım, sadece iyi bir adam ve gerçekten iyi olmak için çok çabaladı. Onun niyetlerinden şüphem yok ama iyilik konusunda takıntılıydı.
Farkında bir insan hiçbir şey için takıntılı değildir; takıntısı yoktur. O sadece rahattır, sakin ve sessizdir, dingin ve durudur. Sessizliğinin içinden ne çiçeklenirse iyidir. Her zaman iyidir; seçimsiz farkındalıkta yaşar.

O yüzden sıradan iyi adam kavramının ötesine geç. İyi olmayacaksın, kötü olmayacaksın. Sadece tetikte olacaksın, bilinçli, farkında ve sonra ne gelirse iyi olacak. Bir başka açıdan diyebilirim ki farkındalığının bütünlüğünde Tanrısallığa ereceksin. Ve iyi, Tanrısallığın sadece küçücük bir yan ürünüdür.

Dinler sana iyi olmayı öğretip duruyorlar ki bu sayede bir gün Tanrıyı bulasın. Bu imkânsız; hiçbir iyi adam Tanrısallığı bulamamıştır. Ben tam tersine olanı öğretiyorum: Tanrısallığı bul ve iyi kendiliğinden gelecek. Ve iyi kendiliğinden geldiğinde kendisine has bir güzelliği, zarafeti, basitliği ve alçakgönüllülüğü vardır. Ne burada ne de ahrette bir ödül istemez. O kendi kendisinin ödülüdür.


OSHO

21 Mart 2014 Cuma

Büyük Kafalar

Büyük kafalar söz konusu olduğunda, tüm insan soyunun bu asıl eğiticilerinin, tıpkı etrafında gürültü yapan çocuk sürüsünün oyununa karışmak eğiliminde olmayan bir pedagog gibi, başka insanlara eğilim duymamaları elbette çok doğaldır. Çünkü onları yanılgılar denizinde doğru yola sevk etmek için ve hamlıklarının ve bayağılıklarının karanlık uçurumundan ışığa, kültüre ve soylulaşmaya çekmek için dünyaya gelmiş olanların, onların arasında; ama onlara ait olmadan yaşaması gereklidir. Bu yüzden, gençliklerinden başlayarak, ötekilerden belirgin bir biçimde değişik varlıklar olduklarını duyumsarlar; ama ancak yavaş yavaş, yılların içinden geçerek durumun açık bir bilgisine ulaşırlar; bundan sonra ötekilerden zihinsel uzaklıklarının yanı sıra fiziksel bir uzaklığın bulunmasını ve kendisi de genel sıradanlıktan az ya da çok dışlanmış bulunmayan hiç kimsenin onlara yaklaşmamasını da isterler.      

Arthur Schopenhauer


24 Şubat 2014 Pazartesi

Bu koca dünyada ne elde edebilirsin?

Bu koca dünyada ne elde edebilirsin? Yanında ne götürebilirsin? Adını mı, itibarını mı, saygınlığını mı? Paranı, gücünü mü; neyi? Diplomanı mı? Hiçbir şey götüremezsin. Her şeyi burada bırakmak zorundasın. İşte o anda, sahip olduğun her şeyin aslında senin olmadığını anlarsın: Sahip olma fikri temelden yanlıştı. Ve sahip olduğun o şeyler yüzünden de çürümüş durumdasın. O sahipliği arttırmak için; daha fazla para, daha fazla güç, kendinin dahi doğru olduğunu söyleyemeyeceğin şeyleri yaptın. Yalan söylüyordun, dürüst değildin. Yüzlerce farklı role büründün. Bir an için bile ne kendine, ne de başkalarına dürüst olmadın. Sahte, gerçek dışı ve rol yapan biri olmak zorunda kaldın; çünkü bu dünyada başarılı olmana yardımcı olacak şeyler bunlardı...   
Osho


Alçakgönüllü olmaya çalışmayın.

Yumuşak huylu alçakgönüllü bir insan neden takdir edilir? Herkesin egosunu doyurduğu için takdir edilir. Sadece oyunun tamamını gör. Alçakgönüllü bir insanı neden takdir edersin? Sana karşı alçakgönüllü olduğu senin egonu desteklediği için.

Egon desteklendiği için sen de karşılığında onun alçakgönüllülüğünü desteklersin.Şimdi bir kısırdöngü oluşur. Herkes onun alçakgönüllülüğünü sevdiği için giderek daha da alçakgönüllü olacak. Saygınlık kazanıyor ve herkes onun alçakgönüllülüğünü seviyor çünkü onun alçakgönüllülüğü herkesi tatmin ediyor - bu ego için derin bir doyumdur.

Evet ne mutlu alçakgönüllü ve yumuşak huylu olanlara çünkü onlarsız egoistler nasıl mutlu olacak? Bunu açıkça anlamanı istiyorum: Ego ve teslimiyet madalyonun iki yüzüdür. Ben egoyu öğretmiyorum teslim olmanı da istemiyorum. Senden kendi varlığını aramanı ve araştırmanı istiyorum. Ben sana çok büyük bir özsaygıyla sahici bütünleşmiş bir birey olmayı öğretiyorum. Kendine saygı zihninde şüphe yaratabilir, çünkü benlik saygısı yine egoyu işaret ediyormuş gibi görünüyor.      


Kendine Saygının Büyüsü - Osho

19 Şubat 2014 Çarşamba

Dostoyevski

Kendi huzurum için bütün dünyayı beş paraya satarım ben. Beni kıyametin kopmasıyla çaysız kalmam arasında bir seçime zorlasalar, dünyanın batmasını umursamaz, çayımdan vazgeçmeyeceğimi haykırırdım.   

Ne başkalarını, ne de kendinizi hor görmemeye çalışın.  

Ne ben herhangi birine benziyordum, ne de herhangi biri bana benziyordu. Ben tek başımaydım, onlarsa hep birlikteler diye derin düşüncelere dalıyordum…  

Çünkü insan, inanılmaz derecede ahmak bir varlıktır. Daha doğrusu, ahmak değil de, bir eşine daha rastlanmayacak kadar nankördür.

Zaman zaman insanın acımasızlığı 'vahşi' sözcüğüyle ifade edilir ama bu, vahşi hayvanlara yapılan korkunç bir haksızlık ve hakarettir. Vahşi hayvan hiçbir zaman ustalık ve zevk almak bakımından bir insan kadar acımasız olamaz.. 

Okumak dışında yapacak bir şeyim, gidecek bir yerim yoktu. Yani çevremde, saygı duyabileceğim ve beni çeken hiçbir şey yok..

Yalnız kalsanız bile benzemeyin başkalarına..   

Sevginin bulunmadığı yerde, aklı da arama !   

Canavarlar cehenneme gidecekmiş ; cehennem yaptıkları kötülüğü , mahvettikleri hayatı geri getirebilir mi ? 

Kim bilir insanların seni aşağılaması belki daha iyidir. Böylelikle hiç olmazsa kendilerini sevmek zahmetinden kurtarıyorlar.  

İnsan kendisinden çok farklı düşünen kişiye de saygı duyabilir.   

Bilgisizlik, soytarılığın bir çeşididir.  

İnsana saygımı korumak için insanlardan uzak duruyorum. 

Hiç insan öldürmediği halde, altı kişinin canına kıymış bir katilden daha cani insanlar gördüm.. Umudumuzu öldürenleri gördüm… 

Bir çocuğun ölümünü görmektense, dünyaya geliş biletimi iade etmek isterim ! 

Nefsinizi yenmelisiniz, ancak o zaman içtenliğinize inanacağım.  

İnsanlara ne kadar çok değer verirsen, istekleri de o ölçüde artar.

Ben, herkesten daha akıllı ve daha soylu, daha kültürlü olan ben; başkalarının karşısında ezilip büzülmekten, onların horlamaları karşısında yıkıla yıkıla, zararlı iğrenç bir böcek durumuna düşmüştüm ve bunu düşündükçe eriyor, kahroluyordum.  

Bir ağacın önünden onu sevmeden, onun var oluşundan mutluluk duymadan geçilebileceğini aklım almıyor.  

Eğer sen, başkalarından kendine saygı beklersen bu onlar için büyük bir şeydir. Sadece kendine saygı duyabilirsen diğerleri de sana saygı duymaya mecbur kalır.

Zaten insanlar mutsuz olmadıkça başkalarının mutsuzluğunu anlamıyor. 

Yaşamaktan korkma ! Doğru şeyler yaptığında yaşam öyle güzel ki. 





18 Şubat 2014 Salı

Gerçek insanlar

Gerçek insanlar asidir. Gerçek insanlar öyle kolaylıkla kontrol edilemez, sisteme uydurulamaz. Gerçek insanlar kendi gerçekliklerini kendi tarzlarında yaşar; onlar kendi işlerine bakar, başka şeylerle uğraşmazlar. Onları din adına, devlet, ulus, ırk adına feda edemezsin. Onları herhangi bir şeye feda olmak için baştan çıkarmak imkânsızdır. Gerçek insanlar her zaman için kendi mutluluğu için vardır. Onların mutluluğu en son noktadadır: Onu başka hiçbir şey için feda etmezler. 
OSHO

15 Şubat 2014 Cumartesi

Osho-Farkındalık

Birisi sana küfreder, düğmene basar ve sen tepki verirsin. Kızgınsın onun üzerine atlarsın; kalkıp onu bir eylem olarak mı adlandıracaksın? O bir eylem değil, hatırlatırım, o bir tepki. O hükmedici ve sen de hükmedilensin. O bir düğmeye bastı ve sen bir makine gibi işledin. Tıpkı düğmeye basarsın ve lamba yanar, bunun gibi. Ve düğmeye basarsın lamba söner. İnsanların sana yaptığı bu. Onlar seni açıyor, seni kapatıyor.

Birisi gelir ve sana methiyeler düzer egonu şişirir ve kendini çok harika hissedersin. Sonra birisi gelir ve sende bir delik açar ve sen dümdüz yere yapışıverirsin. Kendinin efendisi değilsin. Herhangi birisi aşağılayıp seni üzebilir, kızdırabilir, keyfini kaçırabilir, rahatsız edebilir, saldırganlaştırabilir, çıldırtabilir.  Ve herhangi birisi överek seni zirvede hissettirebilir, Büyük İskender'in senin yanında bir hiç olduğunu bile hissettirecek kadar muhteşem olduğunu yaşatabilir. Ve sen başkalarının senin üzerindeki yönlendirmelerine göre davranıyorsun. Bu gerçek eylem değildir.


9 Şubat 2014 Pazar

Nietzsche-Ölüm Öğütleyenler Hakkında

Ölüm öğütleyenler vardır.Dünya , hayattan çekilmelerini önerdiğimiz böyleleriyle 
doludur.İşte böyle gereksiz insanlarla doludur dünya.Bu fazlalar yüzünden hayat 
bozulmuştur.Bunları "sonsuz hayat" sözleriyle kandırıp bu dünyadan ayırmak gerek.

İşte içlerinde vahşi hayvan taşıyan , keyfetmek ve kendini yemekten başka birşey 
yapamayan korkunçlar.Onların keyifleri de , bir kendini yemedir.Bu korkunçlar daha 
insan bile olamamışlardır.Varsın ölüm vaat etsinler ve kendileri de göçsünler.

İşte ruhu veremliler : Daha doğmadan , ölmeye başlarlar ve yorgunluktan bir tarafa 
çekilip kendi kendine özlem çekerler.Onlar ölmeyi istiyorlar.Bizim de onların bu 
arzusunu onaylamamız gerekir.Bu ölüleri diriltmekten ve bu canlı tabutları 
zedelemekten sakınalım.

Karşılarına bir hasta , bir ihtiyar , bir cenaze çıksa hemen "hayat boştur" derler.Fakat 
kendileri ve varlığın yalnız bir yüzünü gören gözleri boştur.

Yoğun bir kedere bürünmüş ve ölüm getirecek küçük rastlantılara inanıp böyle 
beklerler ve dişlerini gıcırdatırlar.Yahut şekerlemelerine uzanırlar ve çocuklarıyla alay 
ederler : Bir saman çöpü gibi olan hayatlarına asılırlar.Ve bir saman çöpüne asılı 
durmakla alay ederler.

Onların hikmeti şudur : "Yaşamak isteyen delidir.İşte biz bu kadar deliyiz ve hayatta en 
büyük delilik budur."

"Hayat yalnız acıdır" ; Bazıları böyle derler ve bu yalan değildir.

Öyleyse bu hayatın bitmesine çalışın. Öyleyse yalnız acı olan bu hayatın bitmesine 
çalışın.
Erdemleri onların şu öğüdü vermelidir: "Sen kendini öldürmelisin. Sen kendini bu 
hayattan çekmelisin."

Ölüm öğütleyenlerden bazıları, "Şehvet günahtır" derler. "bırakın kenara çekilelim ve 
çocuk yapmayalım."

Bazıları da: "Doğurmak güçtür," derler. Ve niye doğurmalı? "Bütün doğanlar mutsuz 
oluyorlar" Bunlar da ölüm öğütçülerdir.

Üst insan-Deve Aslan Çocuk

Niçe'ye göre, günümüzün insanı kendini nihilizmden, hiçlikten kurtulabilmek için yeni bir yol bulmalıdır. Nihilizmin kaynağı geleneksel değerler olduğuna göre, yeni ahlak değerleri bularak içinde bulunduğumuz nihilizmden kendini kurtarmalıdır.Tanrı ölmüştür. Tanrı yoktur. Tanrı tanımaz (ateist) bir çağ gelmelidir. Fakat gerçek bir ateizmin gelmesi gereklidir. Yoksa tanrının yerini, zayıflığa yardım edecek başka değerlerle doldurma gerçek bir ateizm değildir.



Güçlü İnsan, Üstün İnsan
Niçe'ye göre "güçlü insan", güçlü iradesi olan insandır. Bu deyimi "iradenin gücü" deyimiyle karıştırmamalıdır. Nitekim, irade fiziksel güç gösterdiği andan itibaren, güç iradeyi yok eder. Yani irade gücü, "güçlü olmanın iradesi" demek değildir. Yalnız esir sürüler güçlü olma iradesi isterler. Sürüdeki öteki esirlerin arasında varlıklarını sürdürebilmek için. Tek başlarına kaldıkları zaman bunların bir iradeye sahip olması gerekmez. Niçe'ye göre, yalnız irade gücü, güçlü olmanın göstergesidir. Yalnız irade gücüne sahip olan insan yaratmak, vermek ister. İyi insan, politik anlamda güçlü olan insan değil, metafizik ve ahlak anlamında güçlü olan insandır. Böyle bir insan, hiç bir zaman kendini küçük ve zayıf hissetmez- Yani ahlakın işareti, iradenin gücüdür. Ahlaklı olmak, kendinin efendisi olmaktır. Bu görüş gerçek bir tanrı tanımazlıktır ve nihilist tanrı tanımazlığa (ölünce cezalandırılma) karşıt bir görüştür .Başkalarını kendinin esiri yapma ama kendinin efendisi olmaya çalış. Bu görüşünü "Zerdüşt Böyle Dedi" deki "3 değişim (metamorfoz)" adlı yazısında iyi açıklıyor.


İnsanın 3 basamağı aşması gerekir:
Önce deve olacaktır. Deve hayvanların en hamalı, en fazla yük taşıyanıdır. "Sen müstahak olduğun için bu yükü taşımalısın". Başkalarının ortaya çıkarmış olduğu geleneksel değerleri yük gibi taşır. Bu devrede, gururunu kırabilmek için aşağılanmayı arzu eder. Deve de güdülmeye isteklidir. "Evet" der. Bu "Evet"in anlamı, düşünmeden yapılan göreve itaat etmedir. Bu esir görünümüdür. Yaşamak için başkasının yardımına gereksinimi olanların görünümüdür.

- İkinci basamakta deve, aslana dönüşür. Aslan; geleneksel değerlere karşı isyanın görünümüdür. Aslan "Hayır" der. Değerlerin değişmesini ister. Tanrıların düşmanı olur.

Üçünü basamağa geçince aslan, çocuk olur. Çocuk ta "Evet" der. Fakat bu "Evet" itaat etme isteğinden gelmez. Kendinin efendisi (özgür) olma arzusunun "Evet" idir. Oyun oynayabilme iradesinin gücüyle ve çocuk saflığıyla evet der.

Üstün insan bu "Evet" den başka bir şey değildir. Fakat tüm negatif kötülerden, geleneksel değerlerden kurtulmuş bir biçimdedir. Onun çocuktan farkı, çocuğun açılması, gelişmesi biçimindedir. Saf yaratıcılığa ve yüksek derecede vericiliğe doğru açılması biçimindedir. İradenin gücü yaratıcıdır. İrade gücü olan gerçek kahraman ve sanatkardır. Bir sanatkar olarak ta efendidir. Hem kendi kendinin efendisidir, hem de toplum içinde efendidir. İrade gücü sürekli bir yaratıcılıktır. Deneyimlerle güçlenen ve zaman içinde yaratan bir güçtür.




8 Şubat 2014 Cumartesi

Bencil Ol

İkiyüzlüler dışında hiç kimse bencillikten uzak olamaz.İnsana başkalarına yardım etmesi söyleniyor ama kendi içi boş. Başkalarını sevmesi söyleniyor – komşunu sev, düşmanını sev – ama kendini sevmesi hiç söylenmiyor. Bütün dinler doğrudan ya da dolaylı olarak insana kendinden nefret etmesini söylüyor. Kendinden nefret eden bir insan hiç kimseyi sevemez; ancak rol yapabilir.İnsana fedakâr olması söylenmemeli. Berbat bir durumda; ne yapabilir? Gözleri görmüyor; ne yapabilir? Hayatını elinden kaçırdı; ne yapabilir? Ancak sahip olduğu şeyi verebilir. O yüzden insanlar, kendileriyle temas eden herkese sefalet, acı, öfke, endişe veriyor. Fedakârlık bu mu? Hayır, ben herkesin tamamen bencil olmasını istiyorum.Benim bütün ısrarım şu: İnsan öyle mutlu, öyle tatmin olmuş, öyle dingin olmalı ki, o mutluluk halinden paylaşmaya başlasın. O kadar çok şeyi var ki; bir yağmur bulutu gibi, yağmaktan başka çaresi yok. Diğerlerinin susuzluğu dinerse, toprağın susuzluğu dinerse, bu ikincil bir şey. Eğer insan keyifle, ışıkla, dinginlikle dolu olursa bunu kendiliğinden paylaşır çünkü paylaşmak büyük bir keyiftir. Birine vermek, almaktan daha keyiflidir. 
Osho